Eğitimli gençlerin yıllardır süren ve son yıllarda artan bir oranda entellektüel birikimli
varlık sahibi ailelerin ülkeyi terk etme trendinin hızlandığını ve bu durumun ülkeye
geri dönüşü olmayan zarar verebilecek bir beyin göçü ve ekonomik kayıpları
olduğunu belirtmek istiyorum. Çok yakın zamanda, iyi okullarda okumuş, meslek
sahibi,uluslararası iş deneyimleri olan,yakından tanıdığım üç gencin ülkemizi terk
etmesinin üzüntüsünü yaşadım.Amerika’da ve Almanya’da kazandıklarını
Türkiye’de yatırıma dönüştüren tanıdıklarımın Türkiye’deki yatırımlarını nakite
çevirerek tekrar yurt dışına götürme kararlarından vazgeçiremedim.
Ali Poyrazoğlu’nun sergilediği tiyatro oyununun ortasında Amerika’dan gelerek
Bodrum’a yerleşen komşusunun tekrar Amerika’ya dönme kararından vazgeçirmek
için 1000 civarında seyirci önünde kararından vazgeçme sözü istemesine
üzülmemek elde değil.
Ülkemizde iyi eğitim gören her 100 gençten 59'unun yurt dışına çeşitli sebeplerle
gidiyor.Bu, ülkemiz için önemli bir sorun. Ama bunun tek etkisi sosyokültürel
olmayacak, aynı zamanda ekonomik etkileri olacak. Ülkeyi terk etmeleri Türkiye için
gerçek bir kayıp.
Gezi parkı direnişi göçlerin artmasında bir dönüm noktası.Gezi parkı direnişi
sonrasında Türkiye adeta parça parça çözülüyor.Eğitimli gençler, bu ülkede
kendilerine gelecek göremeyenler sessiz sedasız dünyanın bir yerlerine
dağılıyorlar; belli bir geliri, belli bir yaşam düzeyi olanlar, çocuklarının geleceğini
artık Türkiye’de aramaktan vazgeçiyorlar. Kısacası Türkiye’nin beyin gücü göç
ediyor. Hem de arkasına bile bakmadan...
Türkiye'yi terk eden veya terk etme planları bulunanların başka ülkelere yerleşme
gerekçelerinde aşağıdaki nedenler öne çıkıyor.
● Üniversite mezunları için azalan iş imkanları Düşük ücret politikası,
● İslami kökenli muhafazakarlığın artması,
● İnsan haklarının ve özgürlüklerin azalması,
● Toplumsal barışın bozulması,
● Kin ve nefret söylemlerinin toplumdaki ayrışmayı arttırması,
Ülkeyi terk etmenin riskleri var ve bu risklerle yüzleşmeyi en fazla göze
alabilecekler üniversite mezunları. Onların ayrılması, insan hakları gibi evrensel
değerleri savunacak daha az insan kalmasına ve bu değerlerin zayıflamasına
yol açıyor.
Ülkeyi yönetenler“Biz nerede yanlış yaptık acaba?” diye düşünecekleri yerde
“En parlak beyinleri Batı’ya kaptırmaktan” yakınıp, hemen peşinden, “eğitim
için yurt dışına gidenlerin ajanlıkla” suçlanması çelişki olduğu kadar ülkeyi
terk etme nedenlerini oluşturmaktadır.
Yurt dışındaki yatırımcılara her gün Türkiye’de yatırım yapma çağrılarından
önce ülkemizin mevcut kazanımlarının sahip çıkılması öncelik olmalıydı.
Ülkemize yatırım yapan Arap sermayesi arsa ve emlak rantından,diğer
yatırımcılar da yüksek faizlerden yararlanmaktadır.Ülkeden göç edenlerin sahip
oldukları değerlerin alternatifi yabancı yatırımcılar değildir.
Evrensel değerleri savunacak olanların potansiyel muhalif olarak görülmesi
nedeniyle ülkeden gitmesinin önüne geçilmesi için politikalar üretmek bir yana
ülkeyi terk etmeleri için her türlü olumsuz hava yaratılmaktadır.
Halbuki içinde bulunduğumuz çağda, ülkelerin kendi insan kaynaklarını en üst
düzeyde becerilerle donatmaları, kalkınmalarının da anahtarıdır. Diğer ülkelerle
rekabetin koşulları belli. Eğitimin sadece bir diploma olarak algılanmasının
sonuçlarını toplum olarak yıllardır yaşıyoruz. Türkiye “Dindar ve kindar bir ortaçağ
devleti”ne doğru yol alırken işin ayırdın da olan ülkeler çocuklarına 7 küresel
beceri kazandırmanın yollarını arıyorlar: Eleştirel düşünme, işbirliği, zihinsel
çeviklik ve esneklik, inisiyatif alma, sözlü ve yazılı iletişim, veri analiz ve hayal
kurma.
Türkiye ise iyi öğrenciyi kötü okula mecbur bırakarak o öğrenciyi sıradanlaştırıyor.
Aslında bu vahim tablo içinde önemli bir çıkış noktamız var. İstisnasız herkesin,
kendi çocuğunun iyi bir eğitim almasını istediği gerçeği. Bu, varsıl, yoksul
Türkiye’nin her yerinden hemen hemen bütün ailelerin arzusu.
Bu önemli bir eşiğin aşıldığını gösteriyor.Ülkemizde kurgulamaya çalışılan rejimi
kabul etmeyen herkese önemli görevler düştüğünü... Bir anlamda seferberlik
zamanı da diyebiliriz. Yakınmak, eleştirmek, başkalarından beklemek dışında
bireysel, yerel, bölgesel çözümler sunmak... Sayıca az da olsalar bunu yapanlar
var.
Kendi insanımıza, beyin gücümüze sahip çıkamazsak, arkalarından bakarak
söyleyecek tek bir sözümüz olacak...
O güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler...