Tasarruf deyince bizim kuşaktan olanların ilk hatırlayacağı bankaların çocuklara dağıttığı kumbaralardı. Harçlıklarımızdan arttırdığımız paraları kumbaraya atınca çok mutlu olurduk.Bu örnek gelenek az sayıda kalan yerli ve milli bir bankamız tarafından bugün de dijital kumbara olarak sürdürülmeye devam ediyor.
Kişisel tasarruflar aile bütçeleri için ne kadar önemliyse ,toplumsal tasarrufların ülke ekonomisi için önemi yadsınamaz.
“Vaktiyle Japon ekonomisi darboğazdan geçiyor. İç borçlar, dış borçlar gırtlağı aşıyor.
Zamanın başbakanı meclisi toplar. Kürsüye çıkar.
Durumu olanca açıklığı ve tehlikeleri ile anlatır ve;
-Şu andan itibaren der,
-Tanrı şahidim olsun ki, Japonların iç ve dış borçları son kuruşuna kadar ödenmeden, pirinçten başka bir şey yemeyeceğim.
-Şu üstümdeki elbiseden başka elbise giymeyeceğim.
Dediklerini yapar, en üstten en alta bir israftan kaçınma kampanyası açılır.
Japonya bütün borçlarını öder. Bu durumun toplumun bütün kesimlerini, tek istisna olmadan kapsadığını söylemeye gerek yok.
Geçenlerde Japon imparatorunun sarayını gördüm.Ne kadar sade, ne kadar mütevazı, ne kadar gösterişten uzak…”
(Denizli’nin duayen tekstilcilerinden Fuat Atasoy WhatsApp’tan tasarrufla ilgili birçok hikayeyi barındıran paylaşımından alıntı.)
Japon sarayı gösterişten ne kadar uzaksa,ülkemizde gösteriş ve görgüsüzlük hakim. Tasarruf, gelirin harcanmayan bölümü, yatırım ise tasarrufun, ileride gelir getirecek üretim kapasitelerine harcanması demektir. Bir ülkede tasarruflar yatırımlardan fazla ya da yatırımlara eşitse o ülkede dış borçlanmaya gerek kalmaz. Eğer tasarruflar yatırımlardan düşükse o zaman dışarıdan tasarruf ithali gerekir.(Mağfi Eğilmez Kendime yazılar)
Günümüzde tasarruflarımızın milli gelire oranı 13 düzeyinde ve dünya ortalamasının neredeyse yarısı kadar.Dışarıdan borç almadığımızda ekonomik çarkımızın döndürülmesi olanaksız.
Kapitalist ekonomide sürdürülebilirliği sağlamak tüketimi körüklemekle mümkün olduğu için yönetenler TASARRUF yerine; tasarruf açıklarını kapatmak, dışarıdan yatırımları getirmek için,yabancı yatırımcılara her fırsatta teşviklerden bahsedip ülkemizde yatırıma davet ediyorlar.
Ülkemizde kamu harcamalarının büyük ölçüde Sayıştay ve TBMM denetiminden çıkarılmasıyla (örtülü ödenekler,Varlık fonu vs) ve sürekli hale gelen seçim ekonomisiyle kamuda TASARRUF uygulanmayacağı aşikardır.Yerel yönetimlerde durum merkezi yönetimden farklı olmayıp,israf ekonomisi hakimdir. Bu durumda TASARRUF Japonya’da olduğu gibi ülkemizde de başbakanların işi oluncaya kadar yurttaşların işi haline gelmiştir.
Yurttaşlar olarak TASARRUF için ne yapabiliriz.
1-Kullandığımız enerjinin büyük bölümü ithalatla karşılanmaktadır.(Doğalgazın neredeyse tamamı,elektriğin 75 i) Elektrik tüketiminde 30 a varan tasarruflar mümkündür.Binalarda iyi yalıtım ve ortam sıcaklığını 20-22 derecede tutulmasıyla ısınma,tasarruflu aydınlatma gereçleri kullanımı,gereksiz lambaların iptali,koridor merdiven,bahçe aydınlatmalarından ve diğer kullanımlardan yapılacak tasarruflar.
2-Hayatımızı kolaylaştıran,sürekli yenilenen cep telefonu,televizyon,mutfak gereçleri satın almada yapılacak tasarruflar.Birçok özellikleri kullanılmayan ve her gün teknolojileri hızla gelişen bu teknolojik ürünleri satın almayı erteleyerek ekonomik TASARRUF sağlayabiliriz.
3-Özel araç yerine toplu ulaşım tercih ederek TASARRUF edebiliriz.
4-İhtiyacımız kadar tüketerek gıda maddelerinin çöpe gitmesini önleyerek TASARRUF edebiliriz.
5-Her türlü atığın geri dönüşüme kazandırılmasıyla TASARRUF edebiliriz.
6-Zamanımızı verimli kullanarak TASARRUF edebiliriz.
7-Su tüketiminde TASARRUF edebiliriz.
Sonuç olarak tasarrufu da sadece tüketimi azaltarak değil, verimliliği artırarak yapmak gerekiyor. Verimlilik ve tasarruf sürdürülebilir gelişme ve kalkınmanın merkezinde yer aldığı bilinciyle tasarruflu günler dilerim.