Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Altay Toplulukları Dil Ve Kültürleri Uygulama ve Araştırma Merkezi (ALTAY DİLMER) ile PAÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları (ÇTL) Bölümü’nün ortaklaşa düzenlediği, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu, Avrasya Yazarlar Birliği ve Türk dünyasından üniversitelerin işbirliğiyle gerçekleştirilen Uluslararası Türk Dünyası Yunus Emre Sempozyumu sona erdi. Dört gün boyunca devam eden ve ‘Kaşgar Oturumu’yla sona eren sempozyumun kapanış oturumu ALTAY DİLMER Müdür Yardımcısı Prof. Dr. M. Vefa Nalbant yöneticiliğinde yapıldı. Bu bilgi şölenini değerlendirmek üzere Türk dünyasının birbirinden kıymetli hocaları sempozyumda söz aldılar.
Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi Öğretim üyesi ve Uluslararası Türk Akademisi üyesi Prof. Dr. Kadırali Konkobayev “Türk dünyası devletlerinin birlikte hareket etmesinin ve ortak çalışmalara imza atmasının önemine” değindi. Fevzi Yakubov Adına Kırım Mühendislik ve Pedagoji Üniversitesi’nden Prof. Dr. Zekiya Mahmudova değerlendirmelerinde Yunus Emre’nin birleştirici gücünden ve Kırım’da Türkoloji çalışmalarının devam ettiğinden, Türkçenin de gelişmeye devam ettiğinden bahsetti. Kafkas Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mitat Durmuş Yunus Emre’de Türk irfanının damıtılmış özünü bulduğumuzu, Yunus’un Türk ruhu ve sonsuz Anadolu anlamına geldiğini; bu potada bütün Türk dünyasının da toplanması gerektiğini ifade etti. Ankara Üniversitesi DTCF Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Berdi Sarıyev oturum adlarının Türk dünyası şehirlerinin adları olmasıyla ve Yunus’un birleştiriciliği etrafında hepimizi toplayan bir sempozyum olması dolayısıyla PAÜ ve PAÜ ALTAY DİLMER ile PAÜ ÇTL Bölümünü kutlayarak Türkmenistan’da ders kitaplarında Yunus Emre’nin şiirlerine yer verildiği konusunda da görüşlerini bildirdi. Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi’nden Doç. Dr. Elçin İbrahimov, ortak Türkçe konusunu vurguladığı konuşmasında Türk dünyası birliğinin ortak şahsiyetler etrafında olduğundan söz etti. Sempozyumda Başkent Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Güzel, Türk dünyası devletlerinin bağımsızlıklarının 30. yılı olan bu yıla kadar yapılan çalışmaları kısaca özetlediği konuşmasında Yunus Emre’yi belirli kalıplara sokmamak gerektiğini, Süleyman Hâkim Ata, Mahtumkulu’nda onun etkisinin kültürel devamlılık içerisinde sürdüğünü belirtti. Türk dünyasının adı ‘Yunus Emre’ olacak bir akademisinin kurulması ve değerlerimizi kalkındıran bir birlik içinde olmamız gerektiğini söyledi.
Yapılan değerlendirmelerin ardından sempozyumun kapanış bildirgesi okundu. Bildirgede şu konular yer aldı: Sempozyumumuza 9 farklı ülke ve 11 üniversiteden 179 bilim insanı 148 bildiriyle katılmışlardır. Bu bildirilerden 32’si bazı teknik sorunlar nedeniyle sunulamamıştır. Sunulan bildiri sayısı 116’dır. Bildirilerde başta Yunus Emre’nin dili, düşüncesi, Türk kültürü üzerindeki etkisi, hoşgörü anlayışı gibi farklı yönleri değerlendirilmiş, Türk dilinin, tarihinin, sosyolojisinin, felsefesinin, kültür ve turizminin çeşitli sorunlarının ele alındığı ve çözümler sunulduğu görülmüştür. Yunus Emre’nin Eski Oğuz Türkçesinin kurulmasındaki ve gelişmesindeki rolü ve Türkçenin bugün ulaştığı noktadaki kurucu etkisi özellikle belirtilmiştir. Yunus’un Orta Asya’da Yesevîlikle gelişen, insanı ve hoşgörüyü merkez alan Türk tasavvuf düşüncesinin değerine vurgu yapılmış, bu anlayışın başta Doğu Türkistan, Kırım, Kerkük, Filistin olmak üzere zulüm altında inleyen bütün insanlık âlemine bir ışık ve yol olması için daha fazla çalışması ve rehber edinilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Türkiye’de veya Türkiye’nin de kurucu ortağı olacağı ve yeni kurulacak bir üniversiteye “Yunus Emre” adının verilmesinin teklif edilmesinin son derece birleştirici, aynı zamanda Yunus’a olan manevî borcun vefası adına çok yararlı olacağı üzerinde durulmuştur. Yunus Emre adına yapılan bilimsel ve kültürle etkinliklerin sadece bir yıla sıkıştırılarak değil bundan sonra da sürekli bir şekilde ve bütün Türk dünyasına yayılarak yapılmasının gerekli olduğu ifade edilmiştir.
Yorum Yazın