MUĞLA (AA) - SABRİ KESEN - İstanbul ve Hollanda'da 43 yıl kadın doğum uzmanı olarak çalışan emekli jinekolog Dr. Semin Biter, 16 yıl önce yerleştiği Marmaris'te, hayatını sokak hayvanlarına bakarak geçiriyor.
Emekli olduktan sonra çalışma hayatının yorgunluğunu atmak için 2002 yılında İçmeler Mahallesi'ne yerleşen ve kentte sokak hayvanları için çalışan bir kuruluşun olmadığını fark eden Biter, Marmaris İçmeler Doğa ve Hayvanları Koruma Derneği'ni kurup kendisi gibi hayvansever arkadaşlarını bu çatı altında topladı.
Hayatını sokak hayvanlarına adayan 67 yaşındaki Biter, "Hayvanları sevmeyen insanları da sevemez. İnsanı, bildiklerini, olanaklarını canlılarla paylaşmak kadar başka hiçbir şey mutlu edemez." dedi.
Canlılar arasında ayırım yapılmaması gerektiğini vurgulayan Biter, "Hayvanlarla ilgilendiğim zaman gördüm ki, çocuklarla hayvanlar arasında çok büyük bir benzerlik var. Öncelikle her iki canlı da savunmasız ve çok masum. Hayvanlar içgüdüleriyle hareket ediyorlar ama bilimsel olarak da kanıtlanmış ki 3 yaşında bir çocuğun zekasına sahipler. Çok duygusallar ve aramızda kurduğumuz sevgi dolu bağın bir boyutu da bu." diye konuştu.
Çocuklara ve hayvanlara hiç dayanamadığını anlatan Biter, şöyle devam etti:
"Çocuk doktoru olmak istemiştim. Fakültede çocuk servisi hocam, 'Semin sen çocuklara dayanamazsın, duygusal davranır yıpranırsın, başka branş seç' demişti. Neticede kadın doğum uzmanı oldum, bebek de olsa yine çocuklarla oldum. Çocukları ve hayvanları çok seviyorum. Onların acı çekmesine dayanamıyorum. Dertlerini anlatamıyorlar. Annelerini babalarını ya da sahiplerini onlar seçemiyorlar. Masum, savunmasız, yardıma muhtaç canlılara yardım etmek istiyorum ancak öyle mutlu oluyorum."
Emekli olmasına rağmen hala eşine dostuna yardım ettiğini kaydeden Biter, "Akrabalarım hala arıyor, tavsiyelerde bulunuyor, onları yönlendiriyorum. Onlar sayesinde mesleğime devam ediyor gibiyim. Emekli olup yurduma yerleşmek istedim. İlk başta niyetim, kahvemi içip, ayaklarımı uzatıp, doğanın tadını çıkartmaktı, ancak bu kez de hayvan sevgisi ağır bastı. Hemen dernek kurup faaliyetlere başladık." dedi.
Hayvanlarla ilgilenirken fiziksel anlamda zorlanmadığını dile getiren Biter, şunları söyledi:
"Bu yaşımda yürüyüş yapmaktan hoşlanmıyorum. Bu iş, hareket imkanı sağlıyor. Onlarla ilgilenmek her anlamda iyi geliyor, ancak onları zor koşullarda görmek bizi de strese sokuyor. Yaşadıkları acıları, korkuları, ızdıraplarını görüyoruz. Yaşlı hayvanlar terk edildiklerinde, yemek yemiyor, açlık grevi yapıyor. Bu durum bizi de çok etkiliyor. Farkında olmadan büyük stres altındayız."
- "Avrupa'da hayvanları mal gibi görüyorlar"
Türkiye'de hayvan hakları konusunda, kanunlardaki boşlukların giderilmesi gerektiğini ve sadece barınak kurarak bu işin çözülemeyeceğini belirten Biter, yine de burada sokak hayvanlarına bakışın Avrupa'ya kıyasla son derece insancıl olduğunu vurguladı.
Biter, "Avrupa'da hayvanlar çok rahat değil. Hiçbir sokakta hayvan göremezsiniz ama komşunuzun hayvana ne kadar sert davrandığını, hayvanın küçücük bir yerde yatmak zorunda olduğunu görürsünüz. Hollanda'da bahçelerde köpek besleyemezsiniz. Orada hayvanlara çok iyi davranılmıyor. Kapitalist kültür hayvanları mal olarak görüyor. Avrupa'da barınaklarda köpekler belli bir müddet sonra uyutulur. Oysa bizim insanımız, kapısının önüne 'kurda kuşa yem olsun' diye yemek koyuyor. Avrupa'da böyle bir şey yok. Ülkemizde eksik olan şey, yasal boşlukların doldurulması. Kurumlarımız biraz daha tepki vermeli. Bir hayvan zehirlendiğinde, bu sadece bizim sorunumuz değil, kurumların da sorunu." ifadelerini kullandı.
- "3 bin kedi kısırlaştırdık"
Biter, 16 yıldır İçmeler Mahallesi'nde hayvanlarla iç içe olduklarını belirterek, şöyle devam etti:
"Mahallemizde kısırlaştırma için ameliyathanemiz var. 10 yıldır kısırlaştırma yapıyoruz. Kısırlaştırma pahalı olduğu için vatandaşlar pek yanaşmıyor. Bugüne kadar derneğimizin çatısı altında 3 bin kedi kısırlaştırdık. Gönüllü sayımızın artması lazım. Gençlerimizin bu işe girmesini istiyorum. Ben bu işi kaç yıl daha yapabilirim ki?"
Kedilerin insanları gençleştirdiğini iddia eden Biter, "Kedilerin mırıldanması bir çeşit ultrasondur. Kırıklarda ultrason tedavisi uygulanıyor. Onun için kediler 5'inci kattan düşerler, kemiklerine bir şey olmaz. Mutluluk bir bütündür. Bir nehir gibidir mutluluk. Nehrin yarısı kirli, yarısı temiz akamaz. Doğasıyla, hayvanıyla ve insanıyla daha çağdaş, daha mutlu bir Türkiye istiyorsak doğamıza da hayvanımıza da sahip çıkmamız gerekir." şeklinde konuştu.
Yorum Yazın