İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bu ittifakların, bu adayların amaçları kesinlikle ülkenin ve milletin dertlerine derman olmak değildir." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, restorasyonu tamamlanan Mısır Çarşısı'nın açılış törenine katıldı.
Kentin simge mekanının 354 yıldır şehir halkı yanında ülkenin ve dünyanın dört bir yanından gelen misafirlere de hizmet verdiğini dile getiren Erdoğan, çarşının restorasyonla aslına uygun şekilde ve daha yüksek standartlarla hizmet verir hale getirildiğini kaydetti.
"Türk turizmi şahlanış dönemine giriyor"
Erdoğan, hafta başında Özbekistan'a gittiğini anımsatarak, Taşkent'teki resmi temaslarının ardından Buhara'ya geçtiklerini, burada ayak bastıkları her yerde ataların kurduğu büyük medeniyetin gerçekten göz alıcı ve gurur verici eserleriyle karşılaştıklarını dile getirdi.
Yaklaşık 1,5 yıl önceki ziyaretinde de Semerkant'ı görme, oradaki eserleri ve önemli mekanları ziyaret etme fırsatı bulduğunu anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Genel olarak Orta Asya, özellikle de Özbekistan adeta keşfedilmeyi bekleyen bir inci gibi. Oralara gidince Türkiye'nin hizmet sektöründe ulaştığı seviyeyi çok daha iyi görme imkanı elde ediyoruz. Sadece Mısır Çarşısı'nın da içinde bulunduğu şu Tarihi Yarımada pek çok ülkenin toplam turist sayısından çok daha fazla ziyaretçiyi misafir ediyor. Bu büyük bir mutluluk. İnşallah devam eden restorasyonlarımızın ardından bu bölgemizi çok daha cazip hale getirecek, çok daha fazla ziyaretçi ağırlayabileceğiz. Türk turizmi, bir süredir maruz kaldığımız yoğun iç ve dış saldırılardan dolayı irtifa kaybetmişti. Geçtiğimiz yıl başlayan toparlanma, inşallah bu yıl 40 milyonluk rekor turist sayısıyla şahlanış dönemine giriyor. İhracat ve turizmde kaydettiğimiz bu büyük ilerleme bir lokomotif görevi ifa ederek diğer alanlarda da bizi hedeflerimize yaklaştıracaktır."
"İstanbul'un kıymetinin bilinmesi lazım"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ellerinde İstanbul gibi bir hazine varken, milletin ve devletin sırtının yere gelmeyeceğini, ancak İstanbul'un kıymetinin bilinmesi gerektiğini söyledi.
Uğruna nice mücadelelerin verildiği bu şehrin 600 yıllık sahipleri olarak asırlar boyunca her köşesini nakış gibi işlediklerini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Ancak Cumhuriyet döneminde İstanbul'u hak ettiği özenle yönetemediğimizi de itiraf etmeliyiz. Ecdadın asırlar boyunca üzerine titrediği güzelleri korumak bir yana şehrin en mutena köşelerinden çevresindeki bakir alanlara kadar her yerinin çirkin yapıların istilasına uğramasına dahi engel olamadık. Bunun sorumlusu asla vatandaşlarımız değildir. Bu felaketin sorumlusu Türkiye'yi ve İstanbul'u yönetme sorumluluğunu üstlenenlerin imkansızlıktan ziyade vizyonsuzluk kokan ihmalleridir. Siz insanlara eğer yaşayacakları imkanları, kullanacakları alt yapıyı göstermezseniz onlar da gider nereyi bulursa oraya yerleşir, hayat mücadelesini o şekilde sürdürür."
"Biz de ilk 10'a gireceğiz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, restore edilen Mısır Çarşısı'nın açılış töreninde yaptığı konuşmada, dün Güney Kore'de olduğunu hatırlatarak, bu ülkenin 2. Dünya Savaşı sonrası kalkınma stratejisinin herkese ders olacak nitelikte olduğunu söyledi. Güney Kore'de yaşanan hava kirliliğine de dikkati çeken Erdoğan, "Onlar da baktım maske takıyorlar. Bak biz o yönde onları aştık." dedi.
Sanayileşmesinden şehirleşmesine kadar her şeyini planlayan, insanlarını buna göre eğiten, sanayisini buna göre kuran bir ülkenin nereden nereye gelebileceğini Kore'de gördüklerini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Onun için takdire şayan. Aynı dönemde bizim yöneticilerimiz ne yapmış diye bakıyoruz, karşımıza tek parti döneminin CHP'si çıkıyor. Milletin ekmeğini karneye bağlayıp, inancıyla uğraşan, ecdat yadigarı eserleri yaşatmak bir yana, şu gördüğünüz Suriçi'nde adeta mescit bırakmayan, hepsini yıkan veya satan bir tek parti iktidarı vardı. İstanbul'a belediye başkanı olduğum zaman kimden aldım? CHP belediyesinden aldım. CHP belediyesinden aldığım zaman İstanbul'da ne vardı? Çöp dağları vardı, hava kirliliği vardı, atık su kanalları vardı. Çünkü CHP zihniyeti kirliliktir, CHP zihniyeti çöp dağlarıdır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlerden bu yaşananları, yaşayanlara sormalarını da isteyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Milletimizin rahmetli Menderes ile yapmaya çalıştığı atılımın önünü önce iftiralar ve kumpaslarla olmayınca darbelerle kesen bu zihniyetin ülkemize maliyeti çok ağırdır. Eğer Türkiye şu son 16 yılda yaptığı atılımı, sağladığı istikrar ve güven ortamını 2. Dünya Savaşı sonrasında gerçekleştirebilseydi bugün dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olacaktı. Şimdi 17. sıraya geldik mi? Geldik. Nereden geldik? 24. sıradan buraya geldik. Yetmez, biz de ilk 10'a gireceğiz. Çünkü milletlerin ve ülkelerin zenginliği iki türlü olur. Birincisi çok para getiren, tabii zenginlikleriniz, buna karşılık az nüfusunuz vardır, kişi başına gelir itibarıyla en önlere geçersiniz. Bu tür ülkeler evet zenginleşmişlerdir ama hiçbir zaman gerçek anlamda huzurlu ve gelişmiş olamamışlardır. İkinci yöntem ise 2. Dünya Savaşı sonrası üstelik de savaşın yıkımını yaşamış olmanıza rağmen çok hızlı bir şekilde toparlanıp yüksek teknolojiye dayalı üretimle dünya devi haline gelirsiniz. Güney Kore'nin de içinde yer aldığı işte bu grup, gerçek ve kalıcı gelişmeyi, refahı yakalayan ülkelerdir. Türkiye iyi niyetli bir takım girişimlere küçük de olsa atılan bir takım adımlara rağmen bu grupta yer alma fırsatını darbeler, cuntalar, muhtıralar, terör olayları, siyasi çekişmeler ve toplumsal kavgalarla kaybetmiştir."
"Bu noktaya durup dururken gelmedik"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin bir daha bu duruma düşmemesi için çözümü yönetim sistemini değiştirmekte bulduklarını söyledi.
İnsanların gelip geçici, sistemlerin ise kalıcı olduğunu vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye, cumhurbaşkanlığı yönetim sistemiyle çok partili siyasi hayata geçtiğimiz dönemden beri yaşadığı krizlerin üstesinden gelebileceği bir imkan elde etmiştir. Biz kendimiz için değil, ülkemizin ve milletimizin geleceği için, en çok da gençlerimiz için bu yönetim sistemi değişikliğini yaptık. Biliyorsunuz yeni hükümet sistemimiz, rahmetli Özal başta olmak üzere, Türkiye'de yönetim kademelerinin hepsinde de görev yapmış hemen her siyasetçinin hedefi ve özlemiydi. Yönetim sistemi değişikliği hem Meclis'te, hem de milletimiz içinde çok geniş bir uzlaşma gerektirdiği için daha önce kimse bunu başaramamıştı ama biz bunu başardık. Tabii bu noktaya durup dururken gelmedik. Bu işin temelinde 2007 cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanan kriz yatıyor. Türkiye'yi pençesinden inim inim tutarak inleten vesayet güçleri ve onlarla birlikte hareket eden partiler, 2007 yılında gerekli çoğunluğa sahip olmamıza rağmen, bizi cumhurbaşkanı seçtirmek istemediler. Biz de çözümü milletimize gitmekte bulduk."
"Farklı bir cumhurbaşkanı olacağım demiştim"
Erken seçim kararıyla cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesi yolunu açarak, o dönemde kritik bir adım attıklarının da altını çizen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şöyle konuştu:
"2014 yılında milletimin oylarıyla cumhurbaşkanı seçildiğimde, meşruiyetimin kaynağı sebebiyle farklı bir cumhurbaşkanı olacağımı peşinen ifade etmiştim. Daha seçim yapılırken dedim ki 'Farklı bir cumhurbaşkanı olacağım, alıştığınız gibi Çankaya Köşkü'ne oturup suya sabuna dokunmadan her türlü yetkiye sahip olup, sorumluluk üstlenmeyen bir cumhurbaşkanı olmayacağım.' demiştim. Ve ne oldu? Çankaya'ya çıktık ve orada farklı bir cumhurbaşkanlığı sürecini başlattık çünkü ben bunu milletime izah edemezdim. İlk günden itibaren anayasanın verdiği tüm yetkileri sonuna kadar kullanarak, hükümetle de uyumlu bir şekilde ülkemin ve milletimin her türlü meselesinin çözümünde en önde yer aldım. Bakanlar Kurulu başta olmak üzere, tüm önemli toplantılara periyodik olarak başkanlık yaparak alınan kararları ve uygulamalarını yakından takip ettim. 7 Haziran 2015 seçimlerinin ardından yeni hükümet kurulamayınca anayasadan aldığım yetkiyle ülkemizi biliyorsunuz yeniden seçime götürdüm ve önemli siyasi krizin hasarsız atlatılmasını sağlamış oldum. Kiminle? Milletimle. Çünkü müracaat edilecek kapı sizdiniz. Nihai kararı verecek olan sizdiniz ve size geldim. 7 Haziran'da o tek başına hükümetin olmadığı seçim, ardından kasım ve kasımda siz nihai kararı verdiniz ve dediniz ki 'Olmaz. Yeniden tek başına AK Parti iktidarı.' dediniz."
"Dedik ki yeni bir boyun ölçüsü alalım"
Seçimlerin 2019 Kasım'ında yapılmasını planladıklarını ancak gelişmeler nedeniyle seçimi 24 Haziran'a çektiklerini anlatan Erdoğan, "Ne olur ne olmaz dedik ve ana muhalefetin boyunun ölçüsünü daha önce defalarca aldığımız için bu meydan okumalarına da çok itibar etmedik. Dedik ki; belki bu endişe olmaz yeni bir boyun ölçüsü alalım. Türkiye'yi uzun süre seçim gündemiyle oyalamamak, bir an önce asıl işlerimize dönmek için mümkün olan en kısa tarih olan 24 Haziran'ı seçim tarihi olarak açıkladık. Bu vesileyle bir kez daha 24 Haziran seçimlerinin ülkemiz, milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum." ifadelerini kullandı.
İlklerin her zaman zor, her zaman sıkıntılı olduğunu belirten Erdoğan, ancak neticesinin bereketli olacağını ifade ederek, "Türkiye, yeni yönetim sisteminin bu ilk seçimini inşallah kolay bir şekilde gerçekleştirecektir. Meclisimiz çıkardığı yasalarla, Yüksek Seçim Kurulumuz aldığı kararlarla, Hükümetimiz hazırlıklarını yaptığı tedbirlerle 24 Haziran seçimlerinin tam bir demokrasi şöleni içinde geçmesini sağlayacaktır. Seçim tarihinin açıklandığı 18 Nisan tarihinden bugüne kadar geçen yaklaşık 2 haftalık dönemde kimin ülkeye ve millete hizmet için daima hazır bulunduğuna kimin de günübirlik manevralarla iş yapıyor göründüğüne sizler zaten şahit oldunuz." diye konuştu.
"Demokrasi dürüstlüktür"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Cumhurbaşkanı adayını açıklamakta, ittifak yapacağı partileri belirlemekte bu kadar zorlananlara bu millet, ülkenin yönetimini" ifadelerini, kalabalıkta bulunanlar "vermez" şeklinde tamamladı. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ne yaptı? 15 tane milletvekilini gitti bir tane sözde partiye verdi. Değil mi? Niye, grup kur, diye. Ondan sonra Parlamento'da sıralara baktık. Sıralarda o milletvekilleri yok. Bir garipliktir, transferler... Aman yarabbi. Bu ne haldir? Milletin iradesini satın almaktan daha beter bir şey olabilir mi? İşte bunları gördük. Şimdi bunu yapanlar bu milleti idare edeceğiz diyorlar. Sizden bu ülkeye fayda olmaz. Her şeyden önce demokrasi dürüstlüktür, demokrasi -evet- bir yerde namus meselesidir. Bu ittifakların, bu adayların amaçları kesinlikle ülkenin ve milletin dertlerine derman olmak değildir. Eğer böyle bir niyetleri olsaydı planlarıyla, projeleriyle, vizyonlarıyla, programlarıyla milletin karşısına çıkar, ne yapacaklarını, nasıl yapacaklarını, ne kadar zamanda yapacaklarını açıklarlardı. Cumhur İttifakı, Cumhurbaşkanı Adayı'nı da Meclis'te nasıl iş birliği yapacağını da en başından ilan etmiş, yola koyulmuştur."
"Yaptıklarımızla konuşuyoruz"
Cumhurbaşkanlığı seçim manifestosunu pazar günü, yaklaşık 1 hafta sonra da Cumhurbaşkanlığı Seçim Beyannamesi'ni açıklayacaklarını bildiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Manifestomuzda ülkemizi nasıl yöneteceğimizi, bunu Sinan Erdem Spor Salonu'nda bütün teferruatıyla açıklayacağım ve bugüne kadar yaptıklarımızı ve bundan sonra yapacaklarımızı milletimizle paylaşacağım. Peki, öteki ittifaklar, öteki partiler ne yapıyor diye baktığımızda gördüğümüz şudur; bunların tek bir amacı, millete söyleyebileceği tek bir projesi vardır o da Recep Tayyip Erdoğan'ı indirmektir. Diyelim ki bunu başardınız ve yönetimi devraldınız, peki siz millete ne vadediyorsunuz?
"Afrin'de etkisiz hale getirilen teröristlerin sayısı 4 bin 376"
Konuşmasında terörle mücadeleye değinen Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Eğer bize saldıranlar, Afrin'de bunlar iktidarda olsa, saldırılar da bunların iktidarında olsa inanın vatan elden gider. Bak biz, şu anda son rakam ne biliyor musunuz? Afrin'de etkisiz hale getirilen teröristlerin sayısı 4 bin 376. Kuzey Irak'ta 379, Cudi'de, Gabar'da, Tendürek'te 297. Ne dedik biz, size söz verdik, 'inlerine gireceğiz', dedik. Girdik mi? Girdik. Giriyor muyuz, giriyoruz. Çünkü sizin huzurunuz bizim sorumluluğumuzdur."
Erdoğan, konuşmasının sonunda, Mısır Çarşısı'nın açılışını gerçekleştiriklerini ifade ederek, çarşının tüm İstanbullulara, tüm ülke insanına, tüm konuklara ve esnafa hayırlı olmasını diledi. Mısır Çarşısı'nın adeta kervansaray olduğunu ve burada ne aranırsa bulunduğunu aktaran Erdoğan, hayırlı olmasını dileyerek, açılış kurdelesini kesti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve beraberindekiler Mısır Çarşısı'nı gezdi.
Nusretiye Camisi'nin açılışını yaptı
Erdoğan, cuma namazını restorasyonu tamamlanan Nusretiye Camisi'nde kıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, açılış töreninde, yaptığı konuşmada, 2. Mahmut tarafından 1823-1826 yılları arasında Krikor Amira Balyan'a yaptırılan Nusretiye Camisi'nde bugüne kadar zaman zaman restorasyonların yapıldığını ifade etti.
Caminin anlamına işaret eden Erdoğan, "Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasının anısına bu camiye Nusretiye Camii adı verilmiştir. Yani nusret, kurtuluş... Kimden? Yeniçerilerden. Bugünlere geldi, o gündür bugündür Müslümanlar bu mabedini, bu camisini kullanıyor." dedi.
Caminin barok üslubun kapanış, ampir üslubun başlangıç yapısı olarak değerlendirildiğini belirten Erdoğan, Nusretiye Camisi'nin tarihi İstanbul'un sınırları dışında inşa edilmiş en büyük camilerden birisi olduğunu kaydetti.
"Kalem işlerine yüzde 70 oranında sağlam ulaşıldı"
Restorasyonlar sırasında cami ile yaşıt olan, 1826 yılı kalem işlerine de yüzde 70 mertebesinde sağlam olarak ulaşıldığını vurgulayan Erdoğan, "Yani mevcudun üzerine kalem işi yapılmamış, tamamen kalem işleri sökülmek suretiyle bu tepeden tırnağa elden geçirilmiştir." dedi.
Barok motifli kalem işlerinin 2. Mahmut dönemine ilişkin tek örnek olduğunun da altını çizen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Tamamen kullanılmaz durumda olan ve Sultan 2. Mahmut'un misafirlerini ağırladığı oda olarak nitelendirilen baş oda, restorasyon sonucu yeniden açılmıştır. Tophane semtimizde Boğaz'ın yine kenarında yer alan bu muhteşem eserimizin, tüm Müslümanlara hayırlı olmasını, hele hele mübarek ramazan-ı şerifin öncesinde Nusretiye Camimizi de devreye alışımızın çok hayırlı olacağına inanıyorum. Bu vesileyle Müslüman kardeşlerim, herhalde ramazanda bazı teravihlerini, gerekirse sabah namazlarını burada geçirirlerse Nusretiye Camii çok daha şenlenecektir. Hayırlı olsun diyorum."
Nusretiye Camisi
Sultan 2. Mahmut tarafından 1823-1826 yılları arasında Krikor Amira Balyan'a yaptırılan Nusretiye Camisi'nin restorasyonu 2012'de başlamıştı.
"Barok" üslubun kapanış "Ampir" üslubun başlangıç yapısı olarak değerlendirilen Nusretiye Camisi'nde yapılan kapsamlı restorasyon çalışmalarında, yapı genelinde yapılan araştırma raspaları neticesinde en nitelikli olan kalem işi tezyinatlara harim bölümünde rastlandı.
Üç kat olarak yapılan araştırma raspaları sonucu ortaya çıkarılan ve cami ile yaşıt olan 1826 yılı kalem işlerinin yüzde 70 kadarına sağlam olarak ulaşıldı.
Yorum Yazın