ALPUJARRA (AA) - HASAN ESEN - İspanya'nın bir kasabasında yer alan Nakşibendi dergahından yayılan zikir, Endülüs'ü tasavvuf geçmişiyle yeniden buluşturuyor.
Orgiva, Endülüs İslam dönemi yapılarından El Hamra Sarayı'nın 55 kilometre güneyinde yer alan Alpujarra'daki küçük bir kasaba.
İspanya'da hüküm süren son İslam devleti Gırnata Emirliği Sultanlığının son hükümdarı 12. Muhammed'in topraklarını 1492'de kaybettikten sonra yerleştiği yer olan Orgiva, şimdilerde çok kültürlü geçmişinin ihtişamıyla 5 asırlık aranın ardından İslam'la bir kez daha kucaklaşıyor.
Yaklaşık 6 bin kişinin yaşadığı kasabada, değişik Hristiyan cemaatlerinin yanı sıra bir Nakşibendi topluluğu ve onlara ait bir dergah da yer alıyor.
Kasabanın yaklaşık 3 kilometre dışında dolambaçlı bir yoldan ulaşılan dergah, karlı Sierra Nevada dağlarının eteğinde, portakal ve zeytin bahçeleri içinde kurulu.
35-40 aileden oluşan sufiler için dergah, sadece bir arada namaz kılınıp ya da zikir çekilen bir yer olmanın ötesinde, kendilerini rahat hissettikleri evleri demek. O yüzden Hogar Naqshbandi (Nakşibendi evi) adını verdikleri dergaha, "Edep ya Hu" diyerek giriyorlar.
30 yıl önce Şeyh Nazım Kıbrısi'nin etkisi ile başladıOrgiva'nın yeniden İslamiyetle buluşmasının hikayesi, yaklaşık 30 yıl önce topluluğun lideri 67 yaşındaki Ömer Margarit'in Müslüman olup ardından da Şeyh Nazım Kıbrısi'nin dergahına girmesiyle başladı.
AA Muhabirine konuşan Margarit, "Mevlana Şeyh Nazım El Kıbrısi'yle tanışmak için Kıbrıs'a gittim. O zamanlar burada yaşıyordum. Tekrar döndükten sonra yavaş yavaş bir topluluk olmaya başladık." dedi.
Zamanla İslamiyeti seçen İspanyolların sayılarının artmasıyla büyüyen topluluk için tarikat ehli olmayı, "dinde samimiyet için ellerinden geleni yapmak" şeklinde açıklayan Margarit, olası eleştirilere ilişkin de "Propagandalardan dolayı endişe etmiyoruz. Kendi payımıza düşenin en iyisini yapmaya çalışıyor ve Allah'a güveniyoruz." ifadelerini kullandı.
Şeyh Nazım El Kıbrısi'nin 2014'te vefatının ardından yerine geçen oğlu Şeyh Muhammed Mehmet Adil'in İstanbul ve Kıbrıs'ta yaşadığına dikkat çeken Margarit, Türkiye ve Türk halkıyla iyi ilişkileri bulunduğunu, sık sık Türkiye'ye gittiklerini söyledi.
Osmanlı ve Türkiye sevgisiTopluluğun ilk mensuplarından Amerikalı Abdulhadi Scott ve İspanyol eşi Salama Scott da Türkiye ve Osmanlı Devleti'ne duydukları sevgiyi dile getirdi.
Şeyhlerinin Osmanlı'dan övgüyle bahsettiğini kaydeden Scott, "Osmanlı'nın İslam ümmeti için bir fener ışığı olduğunu ve Kabe'yi asırlarca koruduğunu söylerdi. Bana da bu Osmanlı arması rozetini hediye etti." diye konuştu.
Türkiye'yi ve Osmanlı'yı sevdiklerini vurgulayan Salama Scott, "Sizin yeniden ayağa kalkmanız bizim de önceden olduğu gibi sizleri takip etmemiz gerekiyor. Dünyada barış için İslam'a ihtiyaç var. İslam harici başka bir çözüm yok." şeklinde konuştu.
Scott, ayrıca "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Müslümanlar için yol gösterici bir ışık olmasını umut ettiklerini" de vurguladı.
"Burayı terk edenlerin bıraktığı tohumların varisleriyiz"Hamida de la Rosa ise 28 sene önce avukatlık yaptığı sırada Müslüman bir müvekkili sayesinde İslamiyetle tanıştığını ve Fas'ta ezan sesi duymasıyla da Müslüman olmaya karar verdiğini anlattı.
İslamiyet'e geçtikten sonra hayatını tamamen değiştiren Rosa, bölgenin İslam'la yeniden buluşmasına ilişkin bir soru üzerine, "Bildiğim, İslam'ın burada hep olduğu ve bizim de burayı terk edenlerin ektiği tohumların varisleri olduğumuz." diye konuştu.
İslamiyetin İspanya topraklarındaki süregelen mevcudiyetinin El Hamra'ya bakıldığında görülebileceğini kaydeden Rosa, "Gerçekte dünya veya insanla hiç bir alakası olmayan, ruhu dolduran görkemli bir şeyi, ilahi bir unsuru gösteren bir güzellik var orada. Dolaysıyla onu (El Hamra) gören buna kanaat getirir. Evet, şimdiki durum o zaman ekilenlerin bir ürünü." değerlendirmesini yaptı.
Aradığı huzuru İslam'da bulduMansur Martinez ise önceleri Allah'ın varlığına inanmadığını ancak zamanla birşeyler hissetmeye başladığını kaydederek, "Bir Hristiyan meditasyon grubuna gitmeye başladım. Ancak iyi değildi. Nihayetinde, sufi zikir grubuna katıldım ve yavaş yavaş sevmeye başladım. Sonunda da Müslüman oldum." dedi.
Martinez, ramazanın kendisi için çok özel olduğunu belirterek, "Geceleri bayram, gündüzleri ise çaba gerektirse de bir nimet. Özelikle sonu çok özel." ifadelerini kullandı.
Dergahın ziyaretçileri arasında diğer ülkelerden gelen mutasavvıflar da var. Bunlardan İtalyan Osman Coletti ise, 16 sene önce Şeyh Nazım Kıbrısi'yle tanıştığını ve Müslüman olmaya karar verdiğini söyledi. 41 yaşındaki Coletti, ramazanın Müslüman kardeşleriyle birlikte harika geçtiğini, kendileri için bir arınma olduğunu vurguladı.
Yorum Yazın