Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Eğitim Yönetimi, Denetimi, Planlaması ve Ekonomisi Öğretim Üyesi ve Fikir Ekimi Projesi Yaratım Uygulama ve Küratörü Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Meral Tanrıöğen, projenin ilk başladığı 2014 yılından bu yana gelişerek ve giderek büyüdüğünü, Pamukkale Üniversitesi’nin farklı fakültelerinde uygulanmaya başlandığını söyledi. Tanrıöğen, bugüne kadar Fikir Ekimi’nde 2000’e yakın fikrin geliştirildiğini, öğrencilerin kendi seçtikleri 200’e yakın sunumun katılımcılarla paylaşıldığını dile getirdi.
“Fikir Ekimi’nde emeği geçenlere teşekkürler”
Olaylara farklı bir bakış açısından bakan, resmin bütününü gören, çerçeveyi kıran insanların davranışlarının başarı olarak algılandığını belirten Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Meral Tanrıöğen, “Eğer başarı çerçeveyi kırmak olarak adlandırılabiliyorsa o zaman öğrencilere çerçeveyi nasıl kıracaklarını öğretmek gerekiyordu. Sonrasında zaten başarıyı yazmak kolay olacaktı. İşte benim ”Fikir Ekimi”nde odaklandığım nokta öğrencilerin başarıları değil, başarıyı yakalamalarını sağlayacak temel beceriyi kazandırmak yani olaylara ve kavramlara alışılmışın dışında bakabilecekleri bir pratik yaptırmaktı. Fikir Ekimi projesinin başladığı günden bu yana her zaman destek olan başta Rektörümüz Prof. Dr. Sayın Hüseyin Bağ ve Eğitim Fakültesi Dekanımız Prof. Dr. Erdinç Duru olmak üzere Genel Sekreterliğimize ve PAÜ Sağlık Kültür Spor Dairesi Başkanlığı’na ve öğrencilerime çok teşekkür ediyorum” dedi.
Son yıllarda yaratıcı düşünce, 4. Sanayi Devrimi ve Eğitim 4.0 Felsefesi üzerine Dünya genelinde kapsamlı bir araştırma yaptığını belirten Dr. Öğr. Üyesi Zeynep Meral Tanrıöğen, elde ettiği sonuçlar hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Tanrıöğen, şunları söyledi:
‘‘Bürokrasinin Eğitim 4.0’a ayak uydurmasını beklemeyin, katkılarınızı ortaya koyun’’
Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2023 eğitim vizyonunda teknoloji ve tasarıma yer ayırmış olması sevindiricidir. Ve bir an önce uygulamaya konulması gerekmektedir. Fakat değişimlerin çok hızlı yaşandığı dünyada MEB standartları oluştururken bizim de katkılarımızı ortaya koymamız gerekmektedir. Öğrenciler düşünmeyi öğrenmek zorundadır. Öğretmenler gelişmeleri takip etmek, ders içeriğine eklemeler yapmak zorundadır. Hızlı değişimlerin yaşanacağı geleceğin dünyasında bugünkü anlamda müfredatlar ihtiyaçları karşılamaya yetmeyecek gibi görünmektedir. “Ne olursan ol en iyisi ol!” sözü “Ne olursan ol en iyi düşünen ol” cümlesi ile yer değiştirmelidir. Okul kültürü değişmesi ve gelişmesi oldukça önemlidir. Mesleğinizi dönüştürmenin yolu mesleğinizin özünü anlamadan geçmektedir. Bürokrasiden ayrılmamak, içinde olmak ve onun eksiklerini görmeye ve tamamlamaya çalışmak yaşamsal bir önem taşımaktadır.
‘‘Yapay zekâ ve otonom teknolojiler yüzünden her şey tepetaklak olacak’’
Kahramanlara ihtiyacımız yoktur. Gelişme ve değişme yerelde olacaktır. Mesleğini seven sıradan insanlara ihtiyacımız bulunmaktadır. Bürokrasinin içinde bürokrasiye rağmen yeni mesleklerin oluşması kaçınılmazdır. Üniversitelerde yeni bölümlerin açılmasını beklememek gerekmektedir. Öğrencilerin mutlaka bir meslek sahibi olmaya önem vermesi önemlidir. Hiçbir mesleği küçümsememek gerekir. Çünkü yapay zekâ ve otonom teknolojiler yüzünden her şey tepetaklak olacaktır. Bir toplumda bir işi yapanların sayısının ne kadar çok olduğu değil, çeşitli mesleklere sahip olanların sayısının ne kadar çok olduğu önemlidir. Herkes doktor, avukat olmak zorunda değildir. Bugün prim yapmayan bölümler yarın prim yapabilir. Onun için bürokrasideki yerinizi almak durumundasınız.
Hangi meslekler ortaya çıkacak sorusundan önce
Yeni devrimde hareket noktasını değiştirmeliyiz. Okul başarısı meslek başarısı için bir araçtır. Meslek başarısı da yaşam başarısı için bir araçtır. Doyumlu, mutlu ve anlamlı bir yaşam herkesin amacı olmalıdır. O zaman çocuklarımıza nasıl hmek istediği sorgulatılmaya başlanmalı ve mesleği bir araç olarak algılamasını sağlamalıyız. İnsanın doğasına uygun olan da budur.
“Hangi meslekler ortaya çıkacak?” sorusunun cevabına gelince: İnsanlar mesleklerinin özünün ne olduğunu düşünmeli ve başlatıcı nedenlere ulaşılmalıdır. Gelecekte veriyi elinde bulunduran güç sahibi olacaktır. Şu an mesleklere ilişkin yapay zekâya aktarılamayacak olan özü bulmalıyız. Ziraat mühendislerinin tohum toplamaya çıktığı gibi mesleklerin özünü toplamaya çıkmalıyız. Bu öz teknolojiden bile güçlüdür. Bu özü elinde bulunduran teknolojiyi üretenden bile daha güçlü olacaktır. Çünkü teknolojiye bu öz yön verecektir.
‘‘Eğitim sistemleri ve iş dünyası bilim-kurgu filmlerden daha fantastik’’
Bunu bilim kurgu filmlerin ve eğitim sistemlerinin özünü düşünerek söylüyorum. Bilim kurgu filmlerde hikâye fantastik görünse de aslında anlattığı öz insan psikolojisi ile örtüşmektedir. Örneğin Yıldız Savaşları filminde “insanın sonunu başkası değil ancak kişinin kendisi hazırlar” mesajı verilmek istenir. Eğitim sistemleri zekâ üzerine kuruludur. Üstelik zekânın da kötü bir reprodüksiyonudur. Oluş bakımından insan sadece zekâya indirgenemez. Zekâ problem çözme becerisiyken bilinç bir şeyleri hme becerisidir. Ve insan problemleri hissederek çözer. Eğitim sistemleri “Ne olmak istiyorsun?” diye sorarken “Ne hissediyorsun?” diye sormaz. Hatta iş dünyası da CV’lerde ne olduğunuzu görmek ister ne htiğinizi değil. Diyelim ki MIT ya da Caltec mezunu bir mühendissiniz; CV’nize aşka önem verdiğinizi yazabilir misiniz? Ya da hassas birisi olduğunuzu? İronik bir şekilde iş dünyası insanların problemleri nasıl çözdüğünü bilmiyormuş gibi işe aldığı personelin sürekli sorun çözmesini ister. Tabii bunu sadece zekâyla hmeden yapmanız gerekmektedir. Yapay zekâ hmez. İnsanı kıskanmaz, âşık olmaz, hırsları yoktur. Bu yönüyle yapay zekânın insanı yok edeceğine ilişkin kuvvetli bir bulgu yok iken eğitim sistemlerinin insanı yapay zekâya dönüştürme eğilimine ilişkin çok daha kuvvetli bulgular vardır. Ve bu durum insanın doğasına uygun değildir. Çünkü insan robot değildir.
Yorum Yazın