© Haber20Denizli 2022

TÜRKİYE'NİN KADIN TABLOSUNDA 2018 DE DEĞİŞEN FAZLA BİR ŞEY YOK...

8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ ‘nde ülkemizde, çeşitli yaşam alanlarında kadın olmanın sonuçlarına bakıldığında, son yıllarda bazı olumlu gelişmelere rastlansa da, veriler hala uluslararası standartların çok altında ve memnun edici değil.

Örneğin okuma yazma bilmeyen kadın nüfus oranının erkeklerden 5 kat fazla olduğunu TÜİK 2016 verilerinden, ülkemizin en gelişmiş şehirleri olan Aydın-Muğla-Denizli bölgesinde okuma yazma bilmeyen nüfusun, Aydın’da %82’sini, Denizli’de 84’ünü, Muğla’da ise %83’ünü kadın nüfusun oluşturduğunu GEKA Raporundan öğreniyoruz. Türkiye’de sosyo-ekonomik ve kültürel bakımdan görece geri kalmış yerleşim yerlerinde KADIN SORUNU tüm ağırlığıyla duruyor. Eğitimde-iş hayatında -siyasette-sanatta-meslek odalarında -STK cılıkta her yerde "kadına karşı mütereddid bir duruş" var. Ülkede okuma yazma oranı yükselmekle birlikte, erkeğin ev dışında, kadının ev içinde sorumlulukları olduğu algısı tam olarak yıkılamadığı için, kadın, eğitimde, sivil-ekonomik-sosyal ve siyasal hayatta yeterince yer alamadı. Zaten hala “çocuk işçiler” ve “çocuk gelinler” gerçeğini tam olarak ortadan kaldıramadığımıza göre, "insan kızının" "insanoğlu" ile eşit fırsatlarda eğitim almasını beklemek hayatın olağan akışına aykırı. Kızlarımızın ailesinin maddi durumu da eğitim olanaklarına erişimde önem arzediyor. Kendisini geliştirmek isteyen kadınlarımız-kızlarımız, çeşitli meslek edindirme kurslarından, kütüphanelerden, kadın sosyal hizmet merkezlerinden yararlanmak için, aile bütçesinde bir ödenek ayrılmasını bekliyor. Gelir seviyesi düşük ailelerde ise bu neredeyse imkansız. Ayrıca pek çok yöremizdeki muhafazakar bakış açısı, kadının sokakta güvende olmamasını ve/veya ulaşım maliyetlerini düşünerek, talebi kabul etmeyebiliyor. Sosyal devletin, bugün zaten yapılmakta olan, eğitsel-sosyal-kültürel hizmetleri daha da yaygınlaştırması, bu kuruluşlara ücretsiz ring seferleri geliştirmesi ve sokak güvenliğini daha da artırması gerek. Türkiye taraf olduğu tüm uluslararası anlaşmalarda ve de kendi Anayasası'nda eğitimde fırsat eşitliğini sağlama taahhüdünde bulunmuştur. Bu sebeple dahi, kız çocuklarının okuma oranının yükselmesi için tüm maddi ve manevi çözümleri bulmalı, eriştirmeliyiz. Çünkü en verimli ve yüksek kalitede eğitim, eşitliği sağlayabilmiş eğitimdir. GESİFED’e üye derneklerin hemen hepsi eğitimde cinsiyete dayalı eşitsizliği giderme amaçlı faaliyette bulunmaktadır ve mensubu olduğumuz TÜRKONFED tarafından da “kadın odaklı” bir çok çalışmalar-araştırmalar yürütülmektedir. Bütün bu çalışmaların, pozitif bilimler ve yenilikçi çağdaş prensiplerle sürdürülmesi halinde uzun vadede eğitimde fırsat eşitliğini kadın lehine artıracağına inanıyorum. Çünkü bizi cinsiyet değil, yetenek-beceri ve yaratıcı-sorgulayan zekalar ve dünyanın gelişim hızına kolay entegre olabilecek beyinler geleceğe taşıyacaktır. TÜİK iş hayatında istihdam edilenlerin %65 inin erkek, %27,5 unun kadın olduğunu açıklıyor. Bunun bir çok nedeni var, kadının evde konumlanması şeklindeki toplumsal algıdan kaynaklı olarak kadın dışarıdaki hayata karışamıyor ve istikrarlı çalışamıyor. Bu durumda sosyal devlet, zaten yapmakta olduğu kreş, yaşlı bakım evi, engelli rehabilitasyon evleri vb. gibi hizmetlerini yaygınlaştırarak, bu yükleri evdeki kadının sırtından almalı ki kadın toplumsal yaşamda kendini gerçekleştirebilsin. Ne yazık ki bazı işverenler, meslekleri erkekleştirerek ve kadınlaştırarak, daha yolun başında kadına ilk seti çekiyor. Üstelik bir yandan, ne yazık ki, tepede bir kadının altında çalışmayı içselleştirebilen erkek sayısı, hepimizi üzecek kadar az aslında. Öte yandan aklı çocuğunda kalan kadından işte verim alınamayınca, faturası yine kadına kesiliyor, halbuki anne çalışanlar, iş yerlerinde kreş ve emzirme odası varsa bütün enerjisi - donanımı ve verimliliği ile çalışıyorlar. TÜRKONFED Camiası işverenleri “çalışan cinsiyetini, iş verimliliği, iş disiplini ve yeteneklerin önüne koymama” konusunda bilinçli ve basiretliler. Ancak bu profesyonel ve objektif bakış açısının ülkedeki tüm işverenlerde yaygılaşması gerekmekte. Kadınların güçlü önsezileri, sorumluluk duyguları, birçok işi bir arada yapabilmeleri, deyim yerindeyse “çocuk da kariyer de yapabilmeleri", iletişim becerileri, sabırları ve azimleri aslında iş yaşamında son derece büyük avantajlar. Akıllı ve basiretli işverenlerin bu avantajları kullanabilmeleri ve kadına konforlu çalışma ortamı yaratmaları, kendi iktisadi gelecekleri için son derece önemli. Her 10 kadından yaklaşık 4’ü yaşadığı çevrede kendini güvensiz hissediyor. TÜİK in verileri ne kadar isabetli. Giyimi sebebiyle sokakta alenen şiddet gören kadınların, boşandığı için öldürülenlerin sayısını hatırlıyor muyuz? Kadına şiddete temayüllü erkeklerin, cezalandırılmaları ve her bakımdan rehabilite edilmeleri için daha çok çaba gerek. Sorunun temeli “bilinçlenme ve eğitim yoksunluğu” olduğuna göre, bir yandan kaliteli ve eşitlikçi eğitime odaklanırken diğer yandan okullaşma yaşını aşan erkeklerin askeriyede, camilerde, kahvelerde, kısaca erkek egemen bütün sosyal ortamlarda, toplum önderleri tarafından bilinçlendirilmesine çalışmalıyız. Sosyal programlarla, süreklilik arz edecek kamu spotu gösterimleriyle, şiddetin ve töre cinayetlerinin önüne geçmeliyiz. TBMM ‘ ndeki kadın milletvekili sayısı 75 iken, erkek milletvekili sayısı 464. Böyle bir dengesizlik bir ülkeyi refaha götürebilir mi? Tek yönlü bakış açısı-tek yönlü davranış biçimi ile nasıl yenilikçi - demokratik ve katılımcı bir parlamentodan bahsedilebilir? Ülkemizde siyaset, prensiplerle ve etik kurallarla yürüyemediği için kadın, siyasette rekabet edemiyor. Diğer yandan Türkiye de 81 ilde 2 kadın vali var. Bunun bir izahı olabilir mi? Aslında kadın sadece Türkiye’de değil, her alanda sayıca az. Bunun dünyada da çarpıcı örnekler var. Nobel ödüllerine bakalım; 2013’e kadar farklı dallardaki Nobel ödüllerini toplam 803 erkek, 44 kadın ve 22 örgüt kazanmış. HER ŞEYE RAĞMEN SİVİL TOPLUM VE KAMU GÜCÜNÜ ARKAMIZA ALACAK VE İLLA Kİ GELİŞECEĞİZ, KENDİMİZE- HEMCİNSLERİMİZE- CİNSİYET AYRIMCILIĞI YAPMAYAN ERKEKLERE İNANCIMIZ TAM. TÜRK MİLLETİ KURTULUŞ SAVAŞINI KADINI VE ERKEĞİ İLE KAZANARAK RÜŞTÜNÜ İSPAT ETMİŞTİR. BUNU UNUTMAYACAK, UNUTTURMAYACAĞIZ. BİR SONRAKİ DÜNYA KADINLAR GÜNÜ’NDE TABLO DAHA İYİ OLACAK, OLMALI.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER