"Organ yetmezliği ciddi sorun haline geldi"
EKONOMİİSTANBUL (AA) - Medicana Çamlıca Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Gürkan Tellioğlu, sağlıksız beslenen, kilolu insanların sayıca çok arttığı, düzenli sağlık kontrol alışkanlığı olmayan insanlardan oluşan toplumlarda organ yetmezliğinin ciddi bir sorun haline geldiğini bildirdi.
Prof. Dr. Gürkan Tellioğlu, yaptığı yazılı açıklamada, organ yetmezliğinin toplumların gelişmişliği ve geride kalmışlığının ortak bir noktası olduğunu aktardı.
Özellikle kronik böbrek yetmezliğinin bir parametre olarak çok anlamlı olduğunu belirten Tellioğlu, "Geride kalmış toplumlarda, düzenli sağlık kontrolü alışkanlığının olmaması ve koruyucu hekimlik çalışmalarının iyi planlanmamış olması kronik böbrek yetmezliğinin daha yüksek oranlarda karşımıza çıkmasına neden olur." ifadesini kullandı.
Tellioğlu, kronik böbrek yetmezliği ile sonlanabilen şeker hastalığı, yüksek tansiyon gibi hastalıkların yetersiz tedavisinin ise organ yetmezliği ile sonlanabileceğini aktararak, şunları kaydetti:
"Sağlıksız beslenme ve egzersiz alışkanlığının olmaması da şeker hastalığına zemin hazırlayan faktörler olarak en altta yatan bir diğer sorundur. Özetleyecek olursak, sağlıksız beslenen, kilolu insanların sayıca çok arttığı, düzenli sağlık kontrol alışkanlığı olmayan insanlardan oluşan toplumlarda organ yetmezliği ciddi bir sorun haline gelir. Koruyucu sağlık çalışmaları açısından gerek yasal zeminler gerekse de pratisyen hekimlik sistemi ile 1960'larda çok önemli çalışmalara imza atmış olan ülkemiz, bugün için tedavi edici hekimlik açısından gurur kaynağı olabilecek başarılara imza atmıştır. Bizlerin cerrahi eğitim süreçlerinde geçmişte yurt dışına gitmek bir şarttı. Ancak bugün için gurur duyarak söyleyebilirim ki özellikle organ nakli alanında batılı ülkelerden de olmak üzere pek çok meslektaşımız eğitim almak üzere ülkemizdeki merkezlere gelmekte."
- "Organ bağışı bir vasiyettir"
Gürkan Tellioğlu, organ nakli alanında başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere, organ nakli koordinasyon sistemi ve organ nakli merkezleri olarak çok önemli başarılara imza attıklarını dile getirerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Yasal düzenlemeler ve yapısal çalışmalar bizleri bazı batılı ülkelerin dahi ilerisinde bir sisteme kavuşturmuş durumda. Organ nakli alanında elde edilen bu gurur tablosunun bir tek eksiği var hali hazırda tamamlanması gereken. O da organ bağışı. Maalesef henüz istenilen bağış oranlarını elde edememiş durumdayız. Ciddiyetle üzerine eğilmekte olduğumuz bu konu 10 yıl öncesine göre daha iyi bir noktada olmakla birlikte batılı ülkelerle kıyaslandığında ise halen katedilecek önemli bir mesafe mevcut.
Organ bağışı konusunda nedir bizim toplumumuzda ana sorun diye sorulduğunda pek çok kişi dini gerekçelerin etki ettiğine dair görüş belirtmekte. Yapılan çalışmalar bu görüşü desteklemiyor. Zira 1970'lerde Diyanet İşleri'nin bu konuda yaptığı açıklamalarla başlayan tam bir destek mevcut. Bir insanı kurtarmak tüm insanlığı kurtarmaktır diyor dinimiz. Böyle bir dinin hayatın sonlandığı noktadan hayat bağışlamaya karşı çıkması mümkün olabilir mi? Yanlış bilgiler ve güvensizlik daha ön sıralarda yer tutuyor organ bağışına engel olarak. İşte bu anlamda da bıkmadan usanmadan anlatmaya devam etmek gerekiyor doğruları."
Tellioğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
"Organ bağışı bir vasiyettir. Çıkaracağınız organ bağış kartı bu vasiyetin belgesi olarak kıymet taşır. Ancak yürürlükteki mevzuatlar gereği siz organlarınızı bağışlasanız dahi ölüm gerçekleştiğinde ancak birinci derece yakınlarınızın onayı ile bağış gerçekleşebiliyor. Bu durumun doğru anlaşılması en önemli konu. Diğer yandan tüm toplum organlarını bağışlasa dahi ancak yoğun bakımlarda hayatın sonlandığı durumlarda bağış gerçekleşebiliyor. Beyin ölümü kavramı da insanların kafasını karıştıran bir diğer konu. Beyin ölümü ingilizceden bir çeviri. İnsanlar da doğal olarak beyin ölümü, kalp ölümü gibi farklı ölümlere dair bir yanılgı oluşturabiliyor."
- "Organ bağışı hayat bağışıdır, naklen hayattır"
Tıbben ölümün tek tarifinin beyin ölümü olduğunu dile getiren Tellioğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu kavramsal karmaşa karşılaştığımız en önemli sorun olarak ön plana çıkıyor. Yoğun bakımlarda görevli hekim ve hemşireler tüm güçleri ile hastalarını tedavi etmek için savaş verir. Bu süreçler sonunda objektif olarak beyin ölümü gerçekleştiğinde ki bu bazı test ve görüntüleme yöntemleri ile tespit edilir, tıbbi açıdan ölüm tespit edilmiş olur. Bu durumun koma ile alakası yoktur. Koma beynin bir bölümünde hasar oluşması sonucu hastanın yoğun bakımda tedavi görmesini gerektirir. Uzun süre tedavi edilen bazı koma hastalarında hastanın iyileşmesi ihtimali vardır. Hiç kimsenin koma tablosundaki bir hastada beyin ölümü tespit etmesi mümkün değildir. Zira bu durumu göstermek için yapılan testler sonuçları ile bu tanı ihtimalini ortadan kaldırır. Beyin ölümü tespiti 3 hekim tarafından tespit edilir ve sağlık bakanlığına bildirilir. Dolayısıyla şeffaf ve kontrol altındadır. Ülkemiz de bu alanda şeffaf ve güvenilir bir sistemi inşa etmiştir."
Tellioğlu, toplumda artan şeker hastalığı ve yüksek tansiyon hastalığı nedeniyle her geçen gün daha çok sayıda insanın organ yetmezliği risk grubuna dahil olduğunu kaydederek, şu bilgileri verdi:
"O nedenle organ bağışı sorununa lütfen gazetelerin üçüncü sayfa haberleri kapsamında bakmayın. Belki yakınlarınız içinde organ yetmezliği hastası olmayabilir ancak mutlaka şeker hastası ya da yüksek tansiyon hastası vardır. Öncelikli çabamız hastalıkları önlemek olsun, sağlıklı yaşam için üzerimize düşeni yapalım. Düzenli sağlık kontrolünü aksatmayalım, kilolu isek egzersiz ve sağlıklı beslenme ile fazla kilolardan kurtulalım. Ama diğer yandan tüm çabamıza rağmen engel olamadığımız hastalıklar söz konusu olursa diye de insana en yaraşır tedaviyi hayata geçirebilmek için toplum olarak dayanışma gösterelim. Organ bağışı yetersizliği nedeniyle ülkemizde yüzde 80 canlı vericili organ nakli yapmaktayız.
Aile desteğinin yüksek olduğu durumlarda hastalarımızı hayata tutundurabilmek için canlı vericili nakillerle tedavileri gerçekleştirmekteyiz. Bu alanda başarısıyla dünyanın önde gelen ülkeleri içerinde olmanın gururunu yaşamaktayız. Ancak ailesinin organ bağışı yapmadığı ya da yapamadığı insanlarımız için tek tedavi umudu organ bağışı. Yapayalnız polikliniklere gelen hastalarımızın sizlerin bu konuya ilgi ve desteğinizi beklemek dışında alternatifleri yok. Organ bağışı hayat bağışıdır, naklen hayattır. Ve hayat en güzel hediyedir. Doğru bilgilerle etrafınıza bu ışığı tutmanız ve bir anlamda geleceğimizi sigortalamanız umuduyla, sağlıcakla kalın."
Tellioğlu, hemodiyalizde tedavi gören hasta sayısının yaklaşık 65 bin, organ nakli için bekleme listesinde kayıtlı hasta sayısı 25 bin ve canlı vericili böbrek ve karaciğer nakilleri toplam nakillerin yüzde 80'inin kalp nakli sadece organ bağışı ile gerçekleşebildiğini ve bağış beklerken kaybettikleri çok hasta olduğunu ifade etti.
İlginizi Çekebilir